Modern yaşam her gün üzerimize pek çok sorumluluk yüklüyor. Bir yandan iş hayatında üstlendiğimiz görevleri yerine getirmeye odaklanırken, diğer yandan özel hayatımızı bize mutluluk verecek şekilde şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu koşturmaca içerisinde neyin daha önemli olduğunu gözden kaçırmak ise gerçekten çok kolay. Pareto İlkesi, ya da daha çok bilinen adıyla 80/20 Kuralı burada yardımımıza yetişiyor.
Adını yaratıcısı olan İtalyan mühendis, sosyolog, iktisatçı ve düşünür Vilfredo Pareto’dan alan Pareto İlkesi en genel anlatımıyla herhangi bir örnek olayda ortaya çıkan sonuçların %80’inin bu durumu ortaya çıkartan eylemlerin %20’sinden kaynaklandığını anlatır. Daha da basitleştirirsek gösterdiğimiz çabaların %20’si, elde ettiğimiz sonuçların %80’ini doğurur.
Farklı kaynaklarda Önemli Azınlık Yasası, 80/20 Kuralı, Pareto Kanunu, Etken Seyrekliği İlkesi (İngilizce karşılıklar için İş İngilizcesi Sözlüğüne bakabilirsiniz) gibi farklı isimlerle adlandırılan bu ilke ortaya çıktığı 1800’lü yıllardan beri iş dünyasının ve özel yaşamın pek çok alanında geçerli olduğunu kanıtladı.
Bu Yazının İçeriği
Vilfredo Pareto’nun Gençlik Yılları
1848 yılında Fransa’nın Paris şehrinde dünyaya gelen Vilfredo 1923 yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde hayatını kaybetti. Annesi Marie Metenier bir ev kadını, babası Raffaelo Pareto ise bir mühendisti. Orta sınıf bir aileye mensup olmasına rağmen yaşadığı dönem için oldukça yüksek standartlarda bir eğitim aldı.
Önce İtalya’da, o yıllarda henüz yeni açılmış olan Istituto Tecnico Leardi’de ünlü matematikçi ve botanikçi Fernando Pio Rosellini’nin öğrencisi oldu.

1869 yılında, 21 yaşındayken, Fransa’nın en eski teknik üniversitesi olan Polytechnic University of Turin’de mühendislik alanında doktorasını tamamladı. Doktora tezinin konusu “Katı Kütlelerdeki Dengenin Temel Prensipleri”ydi (The Fundamental Principles of Equilibrium in Solid Bodies). Bu tez daha sonra ekonomi ve sosyoloji alanlarında eşitlik ve denge konusunda yaptığı çalışmalara temel oluşturdu.
Kariyeri ve Ekonomi Alanına Olan İlgisi
Pareto mezuniyetinden sonra inşaat mühendisi olarak çalışmaya başladı. İlk işi İtalyan Devlet Demiryolları’ndaydı. Daha sonra özel sektöre geçerek önce San Giovanni Valdarno Demir Fabrikasında yöneticilik yaptı, oradan da İtalyan Demir İşleri’nde genel müdürlük pozisyonuna getirildi.
Babasının izinden giderek başarılı bir mühendis olmuştu. Yine de gençlik yıllarından itibaren ekonomi alanına ilgi duyuyordu ama bu ilgisi gözlemden öteye geçmemişti.
40’lı yaşlarının ortasına geldiğinde ekonomi konusunda ciddi çalışmalar yapmaya başladı. Özellikle gelir dağılımı konusunda yaptığı çalışmalarla bu alana önemli katkılarda bulundu. Aynı zamanda, bugün sıklıkla kullandığımız bir sosyal analiz terimini, “elit” tanımını, popüler hale getirdi.
Yaşam Adil Değildir
Ekonomi alanına olan ilgisi nedeniyle yaptığı gözlemler Pareto’yu oldukça şaşırtıcı sonuçlara götürmüştü. Demiryollarında çalışırken İtalya’nın arazilerinin %80’inin, İtalya nüfusunun %20’sine ait olduğunu fark etmesi çok ilgisini çekmişti. Araştırmalarını genişletip başka ülkeleri de incelemeye başlayınca durumun üç aşağı beş yukarı oralarda da aynı olduğunu gördü.

İtalya’nın ve Fransa’nın sanayisini inceleyerek çalışmalarını üretim sektöründe de test etmeye karar verdi. Ulaştığı sonuç aynıydı: üretimin %80’i, şirketlerin %20’si tarafından yapılıyordu.
Vilfredo Pareto sayesinde bugün girdi ve çıktıların dengesiz dağılımının evrensel gerçekliğini Pareto İlkesi, ya da 80/20 kuralı olarak ifade ediyoruz.
Yaşam adil olsaydı, herkes toplam zenginlikten harcadığı emek kadar pay alırdı. Ancak yaşam adil değil ve İtalyan mühendisin bulguları bunu anlatıyor. Onun gözlemleri sonucunda elde ettiği bulguları özel hayatımızdan iş hayatına, ülke ekonomilerinden uluslararası ilişkilere kadar hemen her alana taşıyabilmek de mümkün.
İş Hayatında Pareto İlkesi
İş hayatında 80/20 Kuralı geniş ve teknik bir yelpazede uygulama alanı bulur. Satıştan pazarlamaya, insan kaynakları yönetiminden destek hizmetlerine kadar verimliliği artırmak için etkili bir araçtır. İşletmeler, kurumlar, kar amacı gütmeyen organizasyonlar bu ilkeyi kullanarak hangi alanlara odaklanmaları gerektiğini anlayabilirler.
Bu genellemelere çok farklı örnekler verebiliriz. Mesela ciromuzun %80’i müşterilerimizin %20’sinden gelir. Çalışanlarımızın %20’si, iş yapış modelimizdeki yükün %80’ini üstlenir. Bize ulaşan müşteri şikayetlerinin %80’i, müşterilerimizin %20’sinden gelir. Müşterilerimizin %80’ine yaptığımız pazarlama faaliyetlerinin %20’si ile ulaşırız. Ürettiğimiz ürünlerin %20’si ciromuzun %80’ini oluşturur.
Bu gözlemler iş süreçlerini optimize etmek ve kaynakları daha verimli kullanmak için mükemmel bir rehber oluşturur. Dünyanın en bilinmiş şirketleri Pareto İlkesini uygulayarak iş modellerini iyileştirmiş, başarılarında bir anahtar olarak kullanmışlardır.
Apple’ın Üretim Hattında Yaptığı Sadeleştirme
1997 yılında Steve Jobs Apple’a geri döndüğünde şirketin yeterli oranda gelir getirmeyen çok geniş bir ürün yelpazesi vardı. Jobs Apple’ın tüketiciye sunduğu ürün gruplarına 80/20 Kuralını uygulayarak köklü bir değişikliğe gitti. Şirketin karının %80’i ürünlerinin %20’sinden geliyordu. Bu %20’ye odaklanan Steve Jobs diğer üretimlerini bıraktı.

Apple’ın iMac, iPhone ve iPad gibi daha çok gelir getiren ürünlere yoğunlaşması onu dünyanın en değerli şirketlerinden biri haline getirdi.
Coca-Cola’nın Pazarlama Stratejisi
Coca-Cola yönetimi pazarlama bütçesini daha verimli kullanmak için küresel pazarlama kampanyalarını inceleme kararı aldı. Yaptıkları analizler yürüttükleri kampanyaların çok küçük bir bölümünün elde ettikleri müşteri etkileşiminin büyük çoğunluğunu yarattığını ortaya koydu.
Şirket pazarlama faaliyetleri sonucunda elde ettiği marka bilinirliği ve müşteri etkileşiminin %80’ini yürüttükleri kampanyaların %20’sinin oluşturduğunu ortaya çıkartınca kampanya takvimini değiştirdi. Çoğu küresel kampanyaya son veren Coca-Cola Türkiye’de de “Bir Kola Paylaş” adıyla yürütülen küresel “Share a Coke” kampanyası gibi kampanyalara odaklanarak küresel alana yaydı.
Share a Coke başta olmak üzere bu kampanyalar Coca-Cola’nın pazarlama bütçesini optimize etmesini sağlarken eşine az bulunur bir kitlesel etkileşim, marka sadakati ve satış artışı yaratmalarına neden oldu.
Microsoft’un İşletim Sistemindeki Yazılım Hataları
Her türlü donanımda sorunsuz bir şekilde çalışabilmek gibi zor ve iddialı bir misyon edinmiş Microsoft işletim sistemlerinde oluşan hatalar nedeniyle kullanıcılarından gelen küresel çaptaki tepkileri yönetebilmek için her yıl milyarca dolar para harcıyor. Bir yandan mevcut hataları gidermek için büyük yazılım ekiplerine ihtiyaç duyarken, diğer yandan da bu hatalarla karşılaşmış müşterilerine teknik destek vermek için saha ekipleri ve çağrı merkezleri kuruyor.

Bu kadar büyük bütçelerle uğraşmak zorunda olan Microsoft için verimlilik ve optimizasyon son derece önemli. Şirket analizler sonunda yazılımlarındaki hataların %20’sinin müşteri şikayetlerinin %80’ine neden olduğunu fark etti.
Bu kritik hataların düzeltilmesine odaklanan Microsoft, kaynaklarını optimize ederek destek maliyetlerini düşürmesini ve müşteri memnuniyetini kayda değer bir şekilde artırmayı başardı.
Google’dan Amazon’a, Mercedes’ten ABD’li perakende devi Wall Mart’a kadar 80/20 Kuralının uygulanmasına dair yüzlerce örnek vermek mümkün. Ancak Pareto İlkesinin bir yol gösterici olarak pek çok alanda etkili olmasına rağmen matematiksel bir doğruluğa sahip olmadığını da unutmamak lazım.
Azalan Marjinal Fayda
Pareto İlkesi iş ve özel hayatımızda önceliklerimizi ve hangi konulara odaklanacağımızı belirlemekte oldukça pratik ve kolay bir rehberdir ancak onun mevcut tüm senaryolar için geçerli olmayabileceğini akıldan çıkartmamakta fayda var.
Peki her zaman geçerli olmayan bir kural neden bu kadar önemli olsun?
Bunu açıklamak için ekonomideki “azalan marjinal fayda” ilkesi kullanılabilir. Marjinal Fayda bir malın en son tüketilen biriminden elde edilen faydadır. Azalan Marjinal Fayda İlkesine göre bir malın tüketim miktarı arttıkça o malın tüketiciye sağladığı toplam fayda da artar ancak tüketilen sonraki her birimin marjinal faydası azalır.
Yazın güneşin altında yürüdüğünüzü düşünün. Çok susadınız. Yakındaki bir kafeye oturup koca bir şişe su ve bir bardak istediniz. İçtiğiniz ilk bardak su susuzluğunuzu keser. Bundan sonra içtiğiniz her bardak su susuzluğunuzu gidermede daha az etkili olacaktır. İşte buna azalan marjinal fayda denir.
Aynı ilkeye göre, bir işi tamamlamak için harcanan her fazladan saat ve çalışan her fazladan personel o işin tamamlanmasına daha az katkıda bulunur. Sonuçta kendinizi küçük detaylara saatler harcarken bulursunuz. Bunun önüne geçmek için Pareto İlkesi pratik bir bakış açısı sunar.
80/20’nin Ardındaki Matematik
İş hayatımızda olduğu gibi özel yaşamımız da 80/20 İlkesini doğrulayan örneklerle dolu. Bunlardan birkaç tanesini ele almadan önce sık sık yanlış anlaşılabilen bir konuyu aydınlatmak gerekiyor.
Birçok insan, Pareto İlkesi’nin bir matematiksel kanıta dayandığını düşünse de bu doğru değildir. Rakamlarının toplamının 100 olması ise tamamen bir rastlantıdır. Yani 80/20 kuralı %80 ve %20 nin bir araya gelerek oluşturduğu %100’lük bir bütünü anlatmaz.

Pareto girdi ve çıktıların dengesiz bir dağılıma sahip olduğunu söyler. Ancak burada bahsedilen “girdi” ve “çıktı”lar genellikle farklı birimlerden oluşurlar. En yaygın bilinen örneği ele alalım;
Bir şirketin kazancının %80’i, o şirketin müşterilerinin %20’sinden gelir.
Burada girdi müşteri sayısıdır. Çıktı ise o şirketin bir para birimi karşılığında karı gösterir. Matematiksel olarak nasıl elma ve armut toplanamazsa, girdi olan müşteri sayısıyla, çıktı olan parayı da toplayamayız.
İşte bu nedenle toplamlarının 100 olması sadece bir rastlantıdır ve bu girdi ve çıktıları %50 ve %6 gibi toplamı 100 olmayan durumlarda da görmemiz olasıdır.
Özel Hayatta Pareto İlkesi
Günlük hayatımıza bakıp onu analiz ettiğimizde şaşırtıcı bir şekilde Pareto İlkesi’ni kişisel tatmin ve mutluluğumuzu artırmakta bir rehber olarak kullanabileceğimizi görebiliriz.
Çoğu insan özel hayatında zamanının büyük bir kısmını yapması gereken öncelikli işlere ayırmak yerine belki de daha keyifli olduğunu düşündüğü ancak büyük önem taşımayan işlere ayırır. Bu nedenle 80/20 Kuralının kişisel seviyede en çok kullanıldığı alan zaman yönetimidir.
Mesela elimizdeki cep telefonlarımıza yüklediğimiz uygulamaları düşünün. Büyük bir olasılıkla cep telefonumuzla geçirdiğimiz zamanın %80’inde, yüklediğimiz bu uygulamaların %20’sini kullanıyoruz.

Evimizde vakit geçirdiğimiz zamanın %80’ini evimizin toplam alanının %20’sinde kullanıyoruz. Salonumuzun belli bir bölgesinde oturuyor, mutfakta biraz oyalanıyor ve belki de bazı odalarımıza haftalarca adım bile atmıyoruz.
Sosyal ilişkilerimiz de çoğunlukla Pareto Kuralından etkileniyor. Arkadaşlarımıza ayırdığımız zamanın %80’ini, arkadaşlarımızın %20’siyle birlikte olarak değerlendiriyoruz.
İlginç ve garip bir istatistik ise dünyanın en popüler randevu sitelerinden Tinder tarafından açıklandı. Tinder’in verdiği rakamlara göre çekicilik açısından alt %80’de olan erkekler, yine çekicilik açısından alt %22’de bulunan kadınlarla randevulaşmaya çalışıyor.
Kadınlarda ise durum biraz daha farklı. Çekicilik açısından üst %78’de bulunan kadınlar, yine çekicilik açısından en üst %20’de bulunan erkekler için birbirleriyle rekabet halinde.
Pareto İlkesi ile Önceliklerinizi Belirleyin
Özetle, Pareto İlkesi hayatımızın birçok alanında dengesiz dağılımların olduğunu gösterir. 80/20 Kuralının evrensel bir tanım olarak kabul edilebilmesine yetecek kadar da iş ve özel hayatımızda yer bulmuştur.
Hayatın adil olmadığını, dünyanın kaynaklarının çoğunun küçük bir grup tarafından kontrol edildiğini anlatan 80/20 kuralı, önceliklerimizi belirleyerek kaynaklarımızı daha verimli kullanmamıza da yardımcı olabilir.
Pareto İlkesini doğru bir şekilde uygulayarak, zamanımızı ve kaynaklarımızı daha verimli kullanabiliriz. Hem iş hem de özel yaşamda başarının anahtarı, hangi %20’nin en önemli olduğunu belirlemekte yatar. Bu ilkeyi doğru bir şekilde uygularsak, daha az çaba ile daha fazla sonuç elde etmemize yardımcı olacaktır.